Kanada Seçimleri: Trump Karşıtlığı Carney’e Seçim Kazandırdı
Kanada’da 28 Nisan’da yapılan genel seçimler, yalnızca bir iktidar yarışı değil; aynı zamanda ülkenin uluslararası kimliğini, ABD ile ilişkilerde izleyeceği rotayı ve küresel sistemdeki yerini yeniden tanımlayan bir dönüm noktası oldu. Seçmen, yalnızca parti tercihini değil, aynı zamanda nasıl bir Kanada istediğine dair net bir mesaj verdi.
Özellikle Trump’ın son dönemlerde Kanada’yı ABD’nin bir parçası yapmak gibi küçümseyici söylemleri Kanadalılar tarafından hoş karşılanmadı ve seçmen tepkisini sandıkta gösterdi. Seçim, Trump karşıtı söylemleriyle dikkat çeken Mark Carney liderliğindeki Liberal Parti’nin zaferiyle sonuçlandı.
Liberaller hükümet kurmaya yetecek kadar sandalye kazandı ancak bu sayı hedeflenen mutlak çoğunluğa ulaşamadı. Justin Trudeau’nun istifasıyla Mart ayından bu yana başbakanlık görevini yürüten Carney, 170 koltuk kazanabildi. Ana muhalefet partisi Muhafazakârlar 143 sandalyeyle ikinci sırada yer aldı. Özellikle liderleri Pierre Poilievre’in kendi seçim bölgesinde kaybetmesi partisi için büyük bir kayıp olarak görülüyor.
Liberallerin Trump Karşıtlığı Zafer Kazandırdı
Seçim sonuçlarının şekillenmesinde ABD Başkanı Donald Trump’ın Kanada’ya yönelik söylemleri oldukça belirleyici oldu. Trump’ın Kanada’ya yönelik küçümseyici söylemleri, uyguladığı gümrük tarifeleri, ülkeyi ABD'nin 51. eyaleti yapmakla tehdit etmesi ve artan baskıları kamuoyunda büyük tepki yarattı.
Geçtiğimiz Mart ayında yapılan bir ankette, Kanadalıların %63’ünün Trump’ın bu söylemlerini fazlasıyla ciddiye aldığı, %52’lik bir oranın ise gerekli bir askeri müdahalede ülkelerini korumaya hazır olduğu belirtildi (Jedwab, How serious do Canadians take President Trump’s wish for the 51st and the preferred response(s)?, 2025).
Bu atmosferde, Liberallerin izlediği strateji dikkat çekici bir başarı sağladı. Liberaller, Trudeau’nun istifasının ardından sürpriz bir şekilde eski İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mark Carney’i lider olarak seçti. Carney, seçim kampanyasını Trump’ın söylemlerine karşıtlık üzerinden yürüttü. Mesajlarında, Trump’ın Kanada egemenliğine tehdit oluşturduğunu kesin bir dille belirtti.
Ekonomik memnuniyetsizlik ve Justin Trudeau’nun uzun süren liderliği nedeniyle avantajlı görülen Muhafazakâr Parti'nin lideri Pierre Poilievre ise bu ortamda güç kaybetti.
Carney seçim zaferi sonrasında yaptığı konuşmada da ABD’nin Kanada’yı ele geçirmeye çalıştığını, buna asla izin vermeyeceklerini vurguladı.
Ekonomik memnuniyetsizliklerin ve küresel düzeyde iktidar kayıplarının yaşandığı bir dönemde, Liberallerin bu zaferi uluslararası siyaset açısından dikkat çekici bir istisna oldu.. Ekonomideki memnuniyetsizliklere rağmen Liberaller, lider değişimi ve Trump karşıtlığı stratejileri üzerinden iktidarlarını sürdürdüler.
Öte yandan kamuoyunda ve basında, Trump’ın aslında politikaları kendisine daha yakın olan Poilievre’yi destekleyebileceği düşünülürken, küçümseyici tavırlarıyla kendi lehine olabilecek bir sonucu engellemiş olması dikkat çekici bir ironi olarak yorumlanıyor.
Trump ve Carney Bir Arada
İki lider seçim sonrası ilk kez Beyaz Saray’da bir araya geldi. Görüşme sıcak başlamış olsa da Kanada’nın egemenliği konusu gerginliğe neden oldu. Carney bu görüşmede Trump’ın Kanada’yı ABD’nin 51. eyaleti yapma teklifine karşı net bir dille “Kanada satılık değil” yanıtını verdi. Seçim kampanyası döneminde, Trump’a karşı duran ve bu strateji sayesinde zafer kazanan Carney, bu görüşmede de kararlı bir tutum sergiledi.
Kanada’ya uyguladığı %25’lik genel tarifeleri ve otomotiv sektörüne yönelik ek vergileri savunmaya devam eden Trump, ayrıca Kanada’nın fentanyl akışını durdurmak için yeterince çaba göstermediğini de öne sürdü. Carney, görüşmede tarifelerin kaldırılması konusunda Trump’a baskı yaptığını ancak bu sürecin zorlu müzakerelerle şekilleneceğini belirtti.
Carney görüşmeden sonra gerçekleştirdiği basın toplantısında, Trump’ın müzakereye açık olduğunu ancak sonuçların henüz netleşmediğini belirtti. Öte yandan Trump’un Kanada’yı ABD’nin bir parçası haline getirmek üzerine söylemlerini sonlandırmasını istediğini de bir kez daha vurguladı.
İki Ülke İlişkileri Gelecekte Nasıl Şekillenecek?
Carney seçim kampanyasında da pek çok kez dile getirdiği üzere, ABD ile olan geleneksel yakın ilişkinin Trump döneminde sona erdiğini ve Kanada’nın ekonomisini bu yeni döneme göre yeniden tasarlaması gerektiğini savunuyor.
Öte yandan son dönemlerde yapılan anketlerde, Kanadalıların komşularına olan sempatilerinin bir önceki yıla göre azaldığı görülüyor. Haziran 2024 tarihinde Kanadalıların %52’si ABD’ye karşı olumlu bir bakış açısına sahipken, bu oranın Mart 2025 tarihinde %33’e düştüğü görülüyor. Mart 2025 tarihi itibarıyla Kanadalılar için Birleşik Krallık, Avrupa Birliği, Meksika gibi ülkeler daha popüler bir konuma gelmiş durumda (Jedwab, Canadian Opinion Of The United States And Other Countries Under Trump 2.0, 2025)
Buna ek olarak, iki ülke arasındaki ticaret hacmi yılda 760 milyar doları aştığını ve Kanada’nın, ABD’nin en büyük ihracat pazarı konumunda olduğunun da altını çizmemiz gerekir. Ancak tüm bu ekonomik ilişkilere rağmen yaşanan gelişmeler, iki ülke ilişkilerinin Trump ve Carney döneminde gerilimli bir seyir izleyebileceği izlenimini veriyor.
Gizem İrem Kadıoğlu
Kaynaklar
Jedwab, J. (2025, March 11). Canadian Opinion Of The United States And Other Countries Under Trump 2.0. ACS-Metropolis Institute: https://acs-metropolis.ca/studies/canadian-opinion-of-the-united-states-and-other-countries-under-trump-2-0/ adresinden alındı
Jedwab, J. (2025, March 11). How serious do Canadians take President Trump’s wish for the 51st and the preferred response(s)? ACS-Metropolis Institute: https://acs-metropolis.ca/studies/how-serious-do-canadians-take-president-trumps-wish-for-the-51st-and-the-preferred-responses/ adresinden alındı